Eski İstanbul’un gravür ve haritaları üzerinden, şimdiki Yenikapı civarında bağımsız bir kule olarak yükselen Belisarius Kulesi’nin izini süren bir araştırmayı sizlerle paylaşıyoruz.
Görsel: Üst sol-sağ, Grelot’un İstanbul gravüründe deniz kulesi. (1680) Alt sol-sağ, 1687 yılına ait haritada Belisarius Kulesi. Kaynak
Kadim şehir İstanbul, çok katmanlı tarihinden süzülüp gelen yeni bilgiler ile bizi tekrar tekrar şaşırtmayı sürdürüyor. Aşağıdaki Twitter paylaşımı sayesinde haberdar olduğumuz Belisarius Kulesi de bunlardan biri.
Türk sanat tarihçisi, akademisyen ve yazar Selçuk Mülayim’in 2015 yılında Sanat Tarihi Yıllığı için kaleme aldığı bahsi geçen makaleye gelin birlikte göz atalım.
Surlara bağlı olmayan, bağımsız bir kule
Makalenin özet bölümünde; Konstantinopolis kentinde bulunan Belisarius Kulesi’nin, çağdaş mimarlık tarihçilerinin çelişkili ifadelerle dile getirdiği ve tam olarak tanımlayamadığı bir yapı olduğundan bahsediliyor. Günümüze kadar Marmara deniz surlarına bağlı bir “burç” olduğu varsayılan kulenin; gravürler ve haritalar üzerinde daha geniş bir araştırma yapıldığında aslında böyle olmadığı, denizden yükselen bağımsız bir kule olduğu ortaya konmuş.
İkinci bir Kız Kulesi
Adını Bizans’ın ünlü komutanı Belisarius’tan (ölm. 565) alan kulenin, yine tarihi oldukça eskilere dayanan Kız Kulesi’ne benzeyen ikinci bir deniz kulesi olduğuna yönelik ifadeler dikkatimizi çekiyor.
Kadırga-Kumkapı semtleri boyunca uzanan deniz surlarına göre biraz açıkta, kara ile ve sur duvarlarıyla bağlantısız, Salacak açığındaki Kızkulesi’ne benzeyen ikinci bir deniz kulesinin varlığından söz edebilmek için yeterli kanıt bulunduğunu düşünmekteyiz.

Makalenin devamında Selçuk Mülayim; siyasi bir mahkûm olarak hapsedildiğine inanılan komutan Belisarius’un gözaltında tutulduğu kulenin, bir uçtan karaya bağlı olması ve imparatorluk saraylarına çok yakın bir yerde bulunmasının akla yatkın olmadığını ve eldeki belgeler sayesinde kulenin en az 300 yıl boyunca izlenebildiğini ortaya koyuyor.
Oldukça yüksek, kayalıkları belirleyen deniz feneri ve liman girişini koruyan kulenin asla bir “burç” olarak tanımlanamayacağı açıktır. Zaman içinde kulenin, darphane, baruthane belki de hapishane olarak kullanılmış olması ihtimal dışı değildir. 18. yüzyılın ikinci yarısından sonra efsanevi kule yıkılmaya yüz tutmuş, kalıntıları taşıyan adacık bir süre daha haritalarda görülmüş, toprak dolgu dolayısıyla fiziki varlığı silinip gitmiştir. Kule kalabilseydi, İstanbul için ikinci bir Kızkulesi konumunda olacaktı.
Makalenin tamamını okumak için tıklayın.
İlginizi çekebilir
- İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, «2020 YILLIK»ını Yayımladı
- Geçmişin Tematik Haritaları NatGeo Arşivinde
- Polonya’nın Su Kuleleri
- İmparatorluklar Arasında, Sınırlar Ötesinde
- Galata Kulesi’nin Tarihi
- İstanbul’un Kaybolan Bostanları
- 1865’te Çizilen İstanbul Salgın Haritası
- İstanbul Kartpostalları – II
0 Yorum bulunuyor “Belisarius Kulesi”