Dünya Gazetesi’nin, Hz. İsa’nın doğumunun 2 bininci yılındaki anlam ve önemi nedeniyle Tarsus’un tarihi, kültürel değerleri ve turizm potansiyelini aktardığı detaylı incelemeyi sizlerle paylaşıyoruz.
“Tarsus’ta turizm için herkes görevini yapmalı” Hüseyin Adıbelli, Arkeolog – 23 Mayıs 2000. Görsel: 1940’lı yıllarda Tarsus’ta ortaya çıkarılan Orpheus mozaiği
Bilindiği gibi 2000 yılı, İsa’nın doğumunun 2 bininci yılı olması nedeniyle kutsal yıl ilan edildi. Hıristiyanlığın doğuşuna ve yayılmasına tanıklık eden topraklarda yüksek turizm potansiyeli anlamına gelen bu koşullanmanın ülkemiz için de önemli olacağı beklenirken, etkinliklerin resmi rotasında yer bulamaması üzücü bir haberdi.
Bunda kuşkusuz haçlı seferleriyle yıpratılan Bizans Ortodoksları’nın İstanbul’u, dolayısıyla Anadolu’yu Türkler’e bıraktığı, o günden bu güne geçen süre içerisinde de Anadolu’daki Hıristiyan izlerinin yok edildiği savı etkili olmuştur. Yoksa her binyılda bir İsa’nın geri döneceği inancıyla kutlanan binyıl ikincisinde, Hıristiyanlığın doğuş ve yayılma sürecindeki en güzel yılları hatırlamak isteğine karşın Anadolu’nun dışlanması başka türlü açıklanamazdı.
Zira İsa’nın dinine Hıristiyan isminin verildiği Antakya’yı, Meryem Ana’yı kucak açan Efes’i, Hıristiyanlığa yön veren teorisyen St.Paul’usun kenti Tarsus’u göçe zorlanmış inananları koruyan Kapadokya’yı, ardından da ilk Hıristiyan imparatorluğunun başkenti İstanbul’u tarihten saklamak asla düşünülmemesi gereken bir yanılgı olacaktır. Nitekim söz konusu bu merkezler gerek dünyada, gerekse Türk basınında sıkça yer bularak tarihi haklılıklarını kanıtlamaktadır.
Bunlar arasında içinde yaşadığımız Tarsus ve onunla kader birliği etmiş olan Antakya, Anadolu dinler mozaiğinin en renkli ve en değerli taşları olarak hemen ön plana çıkmalıdır. Özellikle ülkemizde Kutsal Yıl‘ın daha da genişleterek, Hıristiyanlık dışında diğer dinleri de kapsayacak şekilde İnanç Yılı olarak kutlanması kararı bu iki kentin önemini bir kat daha artırmıştır. Bu yüzden de bu şehirlerin özellikle eski görüntüsünde, yeterli olmamakla birlikte, değişik projeler bir bir hayata geçirilmektedir.
Diğer sayfalarımızda fotoğraflarını yayınladığımız Antakya’da St. Pierre Kilisesi, Tarsus’ta St. Paul Kuyusu ve kilisesi, her iki kentte de eski evlerin restorasyonları devlet eliyle yürütülen çabalar olarak hemen göze batmaktadır. Ancak diğer taraftan bu güzelliklere özel yatırımların eklenmemesi dikkat çekicidir.
Çalışmalara, “Bi yılı bertaraf etmeye yönelik” endişesiyle yaklaşan özel teşebbüs, inanç turizminin son derece geniş boyutuna rağmen şimdilik ilgisizdir.
Özellikle istediği şekilde bilgilendirilmeyen Tarsuslu, yetmişli yıllarda yaşanan akıbetin yenilenmesinden korkmaktadır. Dahası, o yıllarda Tarsus’a gelen bir çok turiste rağmen herhangi bir altyapının gerçekleşmemesinin karamsarlığı bugün beklentilere cevap vermemenin nedeni gibidir. Bu yüzden de yapılan tüm yatırımlar halkın gözü önünde, ancak sessiz sedasız kentlerin çehresini değiştirmeye devam etmekte.
Tarsus’ta turizm adına yaşanan bu güvensizliğin nedenine gelince; turistin kente getirilmesine aracılık etmekten başka pek etkinliği olmayan seyahat acentelerinin hatası belki birinci planda yer alıyor. Çünkü Tarsus’un antik çağdan bu yana sürekli gelişmesinin ve önemli bir kent olmasının nedenlerinden biri kabul edilen yol unsurunun transit geçişi kolaylaştırması, acentelerin tüm ihtiyaçlarını son noktalara kaydırmasını sağlamıştır. Bu yüzden de Tarsus’ta turizm adeta pek değişen bir şey olmamış; turizm envanterlerine ne bir restoran, ne bir pansiyon, ne de bir alışveriş alanı eklenmiştir. Buna tanıtımın eksikliği de eklenince, Tarsus bağlı olduğu ilin batısına göre bölge turizmine katkı sağlamaktan yoksun bırakılmıştır.
Bugün Tarsuslu, artık o günleri yaşamak istemiyor; aksine bakir kalmış doğasıyla, tarihi yapılarıyla, dinsel motifleriyle ülkenin diğer bölgelerinden hiç de geri kalmayan bir potansiyele sahip olduğunun bilinciyle hareket etmeyi, belki de herkesten çok daha fazla arzuluyor. Ve artık kalıcı turizm altyapısının oluşmasını ve bunun sürekli büyüyen işsizlik sorununa çare olmasını, yapılan yatırımların göz boyamaktan, cephe sağlıklaştırmaktan çok, esaslı restorasyonlarla kalıcı olmasını bekliyor. Ve sonuçta Tarsus, turizmde söz sahibi olmayı başka bahara ya da başka inanç yılına bırakmak istemeyenleri yanında görmek istiyor.
1921’den 1998’e Tarsus’un kronolojik tarihçesi
27 Aralık 1921……….Tarsus’un kurtuluşu
23 Nisan 1923……….Cumhuriyetin ilanı
16 Mart 1923………..Atatürk’ün Tarsus’a gelişi
1923………………….Tarsus İdman Yurdu’nun kurulması
1924………………….Atatürk’ün emriyle Tarsus Parkı’nın kuruluşu
1937………………….Hatty Goldman’ın Gözü Kule Kazıları
1934………………….Karabucak ormanlarının kuruluşu
1938………………….Kızılay
1940-45………………Adliye ve 100. çarşısının yapılması
1951………………….Berdan Tekstil AŞ’nin kurulması
1952………………….Devlet Hastanesi’nin açılışı
1952………………….Ticaret Borsası’nın kurulması
1953………………….Tarsus’ta ilk gazetenin yayını
1954………………….Halk evinin kuruluşu
1960………………….Sümerbank Boya Sanayiinin kuruluşu
1961………………….Depremler
1962………………….Köy Hizmetleri
1963………………….DSİ ve Regülatör
1963………………….Ziraat Odası kuruluşu
1964………………….Halk kütüphanesinin kuruluşu
1968………………….Sel felaketi
1968………………….Verem Savaş
1970………………….Arkeoloji Müzesi’nin kuruluşu
1971………………….TOK’un kurulması
1972………………….Stadyum ve kapalı spor salonu
1988………………….Donuktaş kazı çalışmaları
1993………………….SSK Hastanesi
1993………………….Meslek Yüksek Okulu
1993………………….Cumhuriyet Alanı kazılarının başlaması
1994………………….Organize sanayi bölgesinin yapımı
1996………………….Çağ Üniversitesi’nin kuruluşu
1997………………….Tarsus Mersin Oteli’nin açılışı
1998………………….Kültür Sitesi
1998………………….Belediye Gösteri Merkezi’nin açılışı
Tarsus ve çevresinde bulunan gezilecek görülecek tarihi yerler
- Kleopatra Kapısı
- St. Paul Kuyusu
- Mitra Tapınağı (Donuktaş)
- St.Paul Kilisesi
- Antik Yol
- Ulu Cami
- Kırkkaşık Çarşısı (Bedesten)
- Kubat Paşa Medresesi
- Jüstinyen Köprüsü
- Tarsus Şelalesi (Nekropol)
- Eski Tarsus Evleri
- Roma Hamamı (Altından Geçme)
- Şahmeran Hamamı
- Esham-ı Kehf
- Mencek
- Baba Türbesi
- Roma Yolu/Sağlıklı Köyü
- Namrun Kalesi
- Çamlı Yayla
- Sinap Kalesi
- Cehennem Deresi
- Papazın Bahçesi
İlginizi çekebilir
- Kahverengi Yol Panoları
- Çölün Gelini Palmira
- Kültür Envanteri Atlası
- Küçük Menderes Havzasında Tarihin Peşinde
- Bursa’nın Bilinmeyen Osmanlı Sarayı
- Bodrum Tarihini Koleksiyonu ile Yazan «Ali Şengün»
- Bir Zamanlar Toroslar’da: Sagalassos
- Afife Batur ile «Mimarlık Tarihi»
- Sikkelerdeki Tarih
- Kültür & Tarih Sohbetleri Programı
0 Yorum bulunuyor “Tarsus’un Zengin Kültürel Değerleri”